Normal doğum mu, sezaryen doğum mu?

Normal doğum mu, sezaryen doğum mu?

Normal doğum yapmaktan korkan anne adayları, yaklaşık 8-10 saatlik süreci kısaltıp 20-25 dakikaya indirmek için sezaryen doğum yapmayı tercih ediyor. Oysa normal doğum ile sezaryen doğum arasında önemli farklar ve bu farkların doğurduğu ciddi sonuçlar bulunuyor.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Gökmen İyigün, sezaryen ve normal doğumu anlattı:

“Anne adayları, “hangi doğum türünü seçmeliyim?” sorusunu, çevrelerindeki daha önce doğum yapmış kişilere olduğu kadar, öncelikle hamileliğini takip eden hekimlerine ve kendilerine sormalılar.

Zira, bilinçli ve bilgili bir annenin ne şekilde doğum yapacağına kendinin karar vermesinden daha ideali yoktur. Ama her şeyden önce son sözü yine tıp söyleyeceği için, işin tıbbi yönüne bakmak son derece yerinde bir karar olacaktır.

Çünkü, genellikle doğum yapmayı gerektiren bazı durumlar bulunmaktadır. Bu durumlar şunlardır:

– Önceki doğumunu sezaryenle yapmış olmak
– Bebekte duruş bozukluğu olması ya da çok iri olması
– Annenin kalça yapısının doğum yapamayacak kadar dar olması
– Gebelik sırasında gelişen şiddetli tansiyon yükselmeleri
– Bebekte gelişme geriliğinin olması
– Anne adayının ıkınmayı engelleyecek hastalıklarının olması (çeşitli göz bozuklukları, yüksek tansiyon, bel fıtığı, ortopedik problemler gibi )
– Anne adayının psikolojik veya zihinsel olarak normal doğumu tolere edemeyecek durumda olması
– Vajen daraltma ameliyatı geçirmiş olmak
– İkiz, üçüz gebelikler
– Plasentanın rahim ağzını ve dolayısıyla doğum yolunu kapaması
– Vajinada bilinen bir mikrop veya hastalığın bulunması (herpes veya tümör gibi)
– İleri yaşlarda tüp bebek gibi büyük uğraşlar sonucu gebe kalınması.

Yukarıda sayılan maddeler sezaryeni gerektiren durumlardır. Ancak tabii ki bunların dışındaki durumlarda verilecek karar doğumun ilerleyişine, annenin ve bebeğin sağlık durumuna göre son dakikaya kadar değişebilecektir.”

Normal doğum en ideal doğum şekli mi?

Op. Dr. Gökmen İyigün, normal doğumun en önemli özelliğinin herhangi bir müdahale gerektirmeden kendi kendine gerçekleşmesi olduğunu anlattı:

“Normal bir doğumdan sonra, anne kısa bir dinlenme süresi sonunda normal günlük yaşantısına dönebilmektedir. Kimilerine göre de çekilen doğum sancısı kadını olgunlaştırmakta, hatta yaşama bakışını bile etkilemektedir.

Ancak normal doğumun da bazı sakıncalı yönleri bulunmaktadır. Unutulmamalıdır ki tamamen normal olarak seyreden bir doğumda bile her an beklenmeyen bir problemle karşılaşılabilir. Bu problemler şunlar:
Bebeğin kalp seslerinde bir bozulma meydana gelmişse acil bir şekilde sezaryen kararı verilebilir.
Bebeğin çıkışta sıkışıp kalması ve doğumun ilerlememesi nedeniyle sezaryen kararı verilebilir.
Zor doğumlar nedeniyle vajende oluşabilecek yırtıklar, genişlemeler ve ileriki dönemlerde buna bağlı ortaya çıkabilecek idrar kaçırma problemleri, cinsel ilişkiden eskisi gibi tatmin olamama gibi nedenlerle sezaryen tercih edilebilmektedir.”

Anatomik özelliklere bakılmalı

Op. Dr. Gökmen İyigün, iki-üç kez normal doğum yapan ve cinsel organlarının anatomisinde pek fazla değişiklik olmayan kadınların yanı sıra tek bir doğum sonrasında rahim sarkması problemi yaşayanların da nadiren görüldüğüne değindi:

“Dolayısıyla, normal doğumun kadının anatomisine ne kadar etkili olacağı kişiden kişiye çok değişkenlik göstermektedir. Sezaryenle, normal doğumda oluşabilecek yukarıda saydığımız riskler kaybolmakta ve bebek 10-15 dakika içinde yakınlarının kucağına emniyetli bir şekilde verilmektedir.

Sezaryenle doğumda bebek açısından risklerin azalması elbette büyük bir avantajdır. Ama unutulmamalıdır ki bu tip sıkıntılar nadiren oluşmaktadır ve uygun koşullarda yapılan normal doğumlarda genellikle bir problem oluşmamaktadır veya oluşsa bile hemen müdahale edilebilmektedir.”

Sezaryen doğumdaki riskler

Op. Dr. Gökmen İyigün, “sezaryenle doğum, normal doğuma göre anne açısından daha riskli” açıklamasında da bulundu:

“Öncelikle anesteziyle ilişkili riskler vardır. Sezaryen sonrası 3-4 gün hastanede kalma, normal hayata dönmenin 5-6 günü bulması, ameliyat sonrası ağrıların daha fazla olması normal doğuma göre dezavantajdır.

Ameliyat yerlerinin iltihaplanma olasılığı, geç yara iyileşmesi, uzun dönemde dikiş yerlerinde ve karın içinde ağrılar olabilmesi, karın içinde yapışıklıklar olabilmesi de yine sezaryenin risklerindendir.

Doğum şeklinin seçimindeki en önemli çekincelerden biri de genellikle ilk doğumlarda 8-10 saat süren ağrılı dönemlerdir. Ancak günümüzde epidural (belden uyuşturma ile ağrısız doğum) teknikleri ile artık ağrılı doğum sahneleri neredeyse tarihe karışmıştır.”

Doğumda son karar annenin

’Her şeyin normali iyidir’ prensibiyle normal doğum her gebeye önerilmektedir diyen Op. Dr. Gökmen İyigün, hekimin son dönemlerde yapması gereken muayenelerle değerlendirilme yapılması gerektiğini de açıkladı:

“Sezaryeni gerektiren bir özellik yoksa doğumun normal doğum olarak yapılması planlanmalıdır. Eğer gebelik sırasında veya doğum anında bir problem ortaya çıkarsa sezaryene dönülebileceği de önceden bilinmelidir.

Ancak eğer anne adayı hekimin detaylı bilgilendirmesine karşın yine de baştan sezaryeni tercih ediyor ve bu konuda kararlıysa elbette son karar verecek kişi kendidir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Güzellik

Diyet

Anne - Bebek